YALNIZLIĞIM
Gün aydınlanmıştı yine,
Mavisi bol grisi azınlıkta bir sabaha göz kırpmıştım
Kuşların havada raks ettiğini pencereden fark ettim
Gözüm Galata’ya doğru ilişti
Yalnızlara yine mesken olmuştu
Eminönü-Kadıköy vapuru sanki sevgiliye koşar gibiydi deniz üstünde
Öyle heyecanlı öyle hızlıydı
Sevinci bugün de tüm simitlerini satan satıcıya kaptırdım.
Huzuru her zamanki gibi gökyüzünde aradım
Haddim olmayan, sevmeyi, sevilmeyi usulca gençlere bıraktım
Yarına olan inancımı bugün de arka cebe attım
Umutlarımı ise bir bir dağıttım
Derin bir nefes alıp yola koyulmuştum işte
Sığdırabildiklerimi koymuştum kafamın içine
Gerisini evin küflü bir odasına bırakıp
Kapıyı son kez üstüne kapattım.
İnsan kalabalıklarından ağır ağır geçiyordum
Gittiğim yol geri dönülemeyecek kadar uzaktı biliyorum
Gittikçe hafifliyor
Yol aldıkça azalıyordum
Uzaklaştıkça kent hatırımdan kayboluyordu sanki
Flulaşan anılarım
Geride bıraktığım her şey
İşte yolun sonu
Nazım’ın “Yitirdim kendimi, kendi içimde” dediği yerdeyim.
Söylenebilecek, yaşanabilecek, mümkün olan ne varsa hayata dair
Hepsinden vazgeçiyorum.